22 Haziran 2009 Pazartesi

Niye sevmiyorum?

Geçen hafta acıbadem köprüsünden aşağı tarafa doğru yürüyordum, orada daha önce yürüyenler bilir, ufak bir büfe vardır ismini hala aklımda tutamadığım, gazete gazoz mazoz satar. Sabah Gazetesi'ni alıp taksiye binecekken, iki genç varoş, yanlarında bir ufak, büfeden 2 tane 'sosisli' istediler. 'Ne kadar?' dedi erkek olan, '6' diyince büfeci, dişi varoştan 'yuh' diye bi' ses çıktı... Evet, resmen yuh dedi... Sonra erkek varoş dişisine baktı, kız büyük ihtimalle kokan ağzı ve kıl sermesi dolu kollarıyla erkeğinin eline girdi ve 'gidelim' dedi, 'hadi, gidelim aşkım!'...

Aslına bakarsanız, bazı kelimelerin değerini, daha doğrusu 'derinliğini' kabul ediyorum ben de. Ancak bir süre sonra 'basitleyen', her kesimin, her durumun arkasından kullanıldıktan sonra 'ucuzlatılan' kelimeler bu kelimelerin çoğunu oluşturuyor... Mesela? Umut, sevgi, sadakat, aşk falan filan...
Mide bulandırıcı bir durumdu yukarıda bahsettiğim. İnsanlık evrimini tamamlıyamamış bir varoş bile kullanıyor artık; üzerine kitaplar, şiirler, şarkılar yazılan bu kelimeyi. Ve bunu herkese, her durumda açıkça söyliyebiliyor. İşte bu yüzden 'aşk' kelimesinden, 'aşkım' tabirimden nefret ediyorum, ucuzlatılmış, basit hale getirilmiş her sözcükten nefret ettiğim gibi.
'comer mi mierdo' desem mesela size? Kulağa hoş, kullanılası bir kelime gibi geldi, değil mi? Halbuki İspanyolca 'bokumu ye!' demekti bu cümle...
Güldünüz...
Gülün, çünkü ucuz bir cümle değildi okuduğunuz.

ve işte 'yapmıcam!'larınla delirtiyorsun beni, 'demicem!'lerime de katlanabilir misin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder