22 Haziran 2009 Pazartesi

İbadet, boyun eğme midir?

Çoğu din dışı inanca sahip arkadaşımdan, konu teizme geldiğinde son olarak şu cümleyi duyuyorum: 'iyi tamam bir tanrı var olabilir, ama bu tanrı'ya boyun eğeceğim, tapacağım anlamına gelmez!'...
Kendini değil, insan ırkını üstün görmeden kaynaklanır bu cümle. Ben de, pek açıkça insan ırkını üstün görenlerdenim. Ancak, tanrı'nın yahut dinin varlığı hususunda, yine insan ırkını üstün kılabilecek iki görüşüm var:

Birincisi, önceki yazımda da bahsettiğim gibi, insan ırkının sonsuzluğu hususunda. Düşünebilen, yaratabilen, değiştirebilen ve kendi ırkına / doğaya emredebilen bir varlıktır insan. Bu tür çok yönlü bir varlığın sonu olması, yada yapacaklarının 'iyi / kötü-ödül /ceza' safhında karşılıksız kalmasını kabullenemiyorum ben. En basitinden güncel bir mesele olan Münevver Karabulut cinayetini ele alalım, uyar mı?
Olayın gerçekleştiği zaman & mekan belli... Adı kesinkes cinayete karışan iki kişi var: M.Karabulut & ve Cem Garipoğlu... Birisi, ÖSS'ye girmesine 103 gün kalan bir genç kız, diğeri; okumamasına karşın babasından gündelik 2.000$ harçlık alan biri...
Üst sınıf yaşam sürdüren C.G., artık alabileceği bütün zevkleri tadıp, sadistliğe yöneliyor, ve bir genç kızın hayatına son veriyor. Öyle yada böyle, hapiste, dışarda, kazada, C.G.'de geberiyor...
Hangi vicdana, bu ikisinin de aynı şekilde, salt materyal anlamda 'son' bulmalarının 'aynı' olduğuna inandırabilirsiniz ki?

İkinci nedene gelelim... Yani yazımın başında bahsettiğim 'boyun eğmeme' meselesi. Tanrı'ya boyun eğmemek için tapınmamak, ibadet etmemek...
Peki, size tek bir şey soracağım ve düşündükten sonra hep birlikte galip takımı belirleyeceğiz: İnsanın kendi egosuna baş kaldırması kadar büyük bir anarşi var mıdır?
Öyleyse ibadet etmek, görebileceğimiz en büyük baş kaldırı olmuyor mudur?...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder