1 Ağustos 2009 Cumartesi

Oturmayacağım

Hocam...
Aşağılık bir yaratık olduğunuzu düşünüyorum, dolayısıyla bana 4 senelik akademik bilginiz var diye hakaret edemezsiniz...
Otur! Otur lan!..
Hocam...
Entelektüel bilginiz hiç yok, tipik birisiniz, basitsiniz... Anadolu'da 3-5 okulda öğretmenlik yapmanız sizi yüceltmez, anlayın bunu...
Otur! Otur lan!...
Hayır hocam, ben bu yaştan sonra orhun kitabelerini, meridyen sayılarını, fonksiyonun tersini öğrenebilirim, bunun için dahi olmak gerekmiyor... Ama siz, asla kişiliğinizi düzeltemeyecek, akademisyenlikten çıkamayacak ve 'adam' yerine konamayacaksınız...
Otur! Otur lan!...
Evet hocam, kağıt üzerindeki notlarla bize karşı 10 dakikalık bir saygınlık sağlayabilir, hatta bunu karne döneminde 2 haftaya kadar çıkartabilirsiniz... Ama mezun olduktan sonra sıçtığım bok kadar değeriniz kalmayacak hocam, saygınlığınız da olmayacak gözümde...
Otur! Otur lan!...
Put töreni yapar gibi her giriş ve çıkışta İstiklal Marşı okumaktan bıktık hocam, kuzu gibi bacaklarımıza, çoraplarımıza, ayakkabılarımıza ve saçlarımıza bakmanızdan da... Her sabah size karşı beslediğimiz muazzam nefret artıyor, artıyor hocam...
Otur! Otur lan!...

* * *

En başarılı denemem bu olacaktır, çünkü diğer denemelerim sürekli okuduğum yada düşündüğüm şeyler üzerine olmuştur, yaşadığım olayları az aktarmışımdır...
Bu denememde gözlemi ve tecrübeyi aktaracağım, 'yıkılmaz' tezlerimi paylaşacağım...
Uyar mı?
Uyar...
Konumuz: Lise eğitiminde Kolejler ve Devlet Okulları...
Lise eğitimi diyorum, çünkü her ikisinde yalnızca lisede eğitim gördüm...
İlk 8 senelik eğitim-öğretimim, bir kolejde geçti... İlköğretimde genellikle 'çükünle oynama, altını sol elinle sil' falan gibi nasihatlar olduğu için, 6,7,8. sınıf öğretimlerini ele alıcam...

Kolejde rahat, özgür bir ortam içinde büyüdüm...
Öğretmenlerim belirli normlara sahip, kemikleşmiş disiplini benimsemeyen ve bunu da doğru bulan insanlardı... Beni 'muhattab' gören, konuşan, yanlış da olsa o cümleyi kurmama 'izin' veren bir ortamda büyüdüm tan 8 sene...
Artık bu 'özgürlük ortamı', benim için bir norm olmuştu, doğrusu da buydu, başka türlü bir eğitim düşünülebilir miydi?
Öğretmenin şaka yapmadığı, şaka kaldırmadığı, eleştiriyi kabul etmediği bir ortamda ders görülebilir miydi yahu?..
Özgürlük, şarttı. Ve bu her yerde böyleydi benim için...
Derken OKS dönemi... Hayal kırıklığı yaratan bir puan, ve lanet olsun, 'puanı aldım' diye gittiğim Çağrıbey Anadolu Lisesi...
Okulun zannediyorum ilk, yahut ikinci günü...
Okul Müdürü geldi sınıfımıza...
Ders boşken...
Ama...
Öyle bir sınıfa girişi, ve sınıfta yürüyüşü var ki, zannedersiniz eğitim gören bizlere 'hoşgeldiniz'e değil, borçlusunun olduğu kırahathaneye hesap sormaya gelmiş...
'Bakın' dedi...
Bu okulda dikkatli olacaksınız... saça, başa, eteğe, çoraba, kravata gömleğe filan dikkat edeceksiniz...
Yoksa...
Yoksa kafamızı kıracakmış!...
Kimse de ses çıkarmıyor, müdür normal birşey söylüyormuş gibi onu dinliyordu...
Ben...
Bırakın gömlek ve kravat baskısını, pantolon renginin baskısını bile görmemiştim 8 sene...
Çünkü okulumuz, serbest kıyafetti!...
Herkesin kendini yansıttığı, kafasına esene göre, rahat, özgür olacağı kıyafeti giyebiliyordu...
Burada...
Renkleri, gömleği, kravatı, damgayı da bunlar seçiyordu...
Kravat-gömlek arasındaki santimetreyi'de!...
'Nasıl yani?' dedim ben de...
Kravatımı aşağı çektim, 'bu burada durunca yanlış bir hareket mi yapmış oluyoruz?' dedim...
Çünkü şaşkındım...
Ağa tipli bir müdür... Ahkam kesen bir müdür... Kendini üstün gören ve emir vermekten çekinmeyen bir müdürü...
Hayatımda ilk defa görüyordum...
Dolayısıyla cevap verdim...
O da yanlışmış!..
Gözlüğümün kenarına 'pıt' ettirerek 'bak evlat' dedi... 'sivrilme bu kadar sen. çok görüşücez heralde seninle...'
Öyle de oldu...
Derse geç kalmalarım, öğretmenlere cevap vermelerim, karşı çıkıp eleştiri getirmelerim, derse girmeyişlerimle hep onların karşısına çıktım...
Ben, yaramazdım, haytaydım...
Yalancı ve saygısızdım...
Anormaldim...
Deliydim...
Ve hatta psikilojik sorunlarım olabilirdi!... Böyle bir öğrenci, nasıl olabilirdi?...
En seviyesiz öğretmenimle de fiziksel kavgamı yaptım... Dar bir otobüste...
Deli olduğum için yaptım tabii bunu...
Hangi akıllı öğrenci, sorun çıkarmadığı halde kendine 'sen sorun çıkartıyorsun! salak bu zaten... belli...' diyen öğretmenine cevap verir ki...
Hangi normal öğrenci o öğretmene hakaret eder... Oturduğu yerden kalkar...
Üzerine yürüyen ve bir yumruk savurmuş öğretmenine o da yumruk savurur...
Manyağa bak yahu!...
Normal değil bir çocuk, şaşırmış, kafayı yemiş, deli, hayta...
Ayrıldım o okuldan, her şeyimi geride bırakarak...
Nereyemi gittim?..
Eski okuluma...
Deneme yazıp görüşlerimden dolayı ve hatta 'halt' kelimesini kullandığımdan dolayı disipline verilmediğim, konuştuğum zaman garipsenmediğim, özgür olabildiğim, müdürümün ve tüm hocalarımın normal olabildiği o eski okuluma...
Pedagoji bilen hocalarımın yanına...

Ve ben...
Yine aynı haytayım...
Deliyim...
Yazarım...
Ve üzgünüm hocam, oturmayacağım!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder