29 Temmuz 2009 Çarşamba

Tanrı'yı bilmek ve inanmak

Sözlü olarak tartışırken de defalarca söylediğim gibi, kimse benimle Tanrı'yı tartışırken, Allah sıfatını kullanmamı söylemesin. Çünkü eleştirilen, tartışılan şey 'İslam Tanrı'sı' Allah değil, herkesin kafasında olan, yaratıcı bir 'güç' olan Tanrı'dır...
Varlığı ve yokluğu tartışılan şey Allah olamaz, Tanrı olur, çünkü herhangi biri için Tanrı var olabilir, ancak bu gücün adı 'Allah' olmayabilir...
Allah, Tanrı inancından sonra gelen bir kademedir, öznel ve tartışılamazdır..

* * *

Tanrı'nın varlığını uzun uzadıya tartışmayacağım, çünkü bu gücün varlığına inanmaktan da öte, bu gücün varlığını bilmekteyim.
Nasıl yani?..
Şöyle...
İnanç, çoğunlukla 'öyle olunması istenen' durumları belirler, kesinlik belirtmez. 'İnancım tam' diye bir kavramda abezdir, inanmak; kesin olduğunu bilmediğiniz, dediğim gibi, 'öyle olduğunu sandığınız' yada 'hissettiğiniz' şeylerdir...
Bu farka değinmek istiyorum sadece... Daha önceleri insan ırkına olan muazzam hayranlığımı ve bu yüzden Tanrı'nın bilinmesi gerektiğini yazmıştım...
Fizyolojik/Biyolojik ihtiyaçlar dışında, çok başka şeyleri arzulayan, merak eden, üstüne giden bir varlıktır insan...
Evreninin 'en üstünü'dür... Materyal kavramların dışında çıkabilmektedir, örneğin...
Şiir...
Felsefe...
Yönetme istemi...
Beden zevki dışındaki çekicilikler...
Bunlara birer kanıt olabilir mi?
Kim bilir, belki diyorum...
Ama bu saydıklarımın hepsi, bana adı ister Allah olsun, ister El-İlah, Yehova, buzağı şeklini almış maymun yahut yüce karides olsun, bir 'yaratıcı gücün' varlığını gösteriyor...
Bu yüzden Tanrı'nın varlığını biliyorum....
Adını ne koyduğum da, bırakın bana kalsın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder