ama öncelikle şuna bir itirazım var: ibrahim üzülmez'in atılmasından dolayı "başkan" üzgün, "deli ibrahim" üzgün, "medya" üzgün, "taraftar" üzgün, "teknik kadro" üzgün...
iyi de kardeşim... kim kovdu bu adamı yahu?
bilmediğimiz bir "güç" mü yolladı takımdan "merhum"u?
oh! buraya çok rahat yazabiliyorum. twitter'da 140 kelimelik şansınız oluyor.
twitter demişken...
çoğu ünlüyü "sevmiyorken/seviyor", çoğuna ise "sempati duyuyorken/sevmiyor" hale geldim.
en başta: ahmet hakan coşkun.
çok deli dolu bir adam... "sanal alem"de "takılmayı" biliyor: latifeyi, ciddiyeti, makarayı falan aynı anda tutuyor yani. ama şunu da söyleyeyim: biraz "asosyal" takılıyor. tam "nişantaşı yazarı" anlıyacağınız.
ahmet hakan'ın "dönek" olması konusundaki fikirlerimi daha önce yazmıştım... (burası benim ya, çok acayip hava basasım geliyor. aldırmayın.)
hemen "aynı tayfadan" bir adam daha geliyor aklıma: cüneyt özdemir. cnn'deki "5N 1K"nın sunucusu...
ekranlarda çok sempatik biriydi; samimiydi, "ortada"ydı... şimdi... şimdi yalnızca tek tarafta duran, sıkıcı "twit"ler atan, "sıradan" bir sunucu benim için...
asıl isme gelmedik! ebru polat...
bir-iki şarkısı çok seksi, cezbedici, güzel... kendisi hukuk bitirmiş bir sanatçıymış! aynı zaman'da ingiltere'de psikoloji lisansı 2 sene, falan...
ama çok "apaçi" yazılar yazıyor. "sosyal mesaj verme" kaygısı var sürekli: genelde aşk, meşk konularında.
sevmedim onu da...
bir de ezgi mola var tabii ki! kendisine zaten "canım ailem"deki oyunculuğuyla aşık olmuştum!..
şimdi çok bi' "farklı" seviyorum. tam "makara" bir insan, rahat davranıyor, gece yaşıyor, esprisine, videolarına falan gülen var mı, yok mu, aldırmıyor...
çok çok sevdim!
büyük ismi açıklayayım mı? melih gökçek!..
yorum yapmayacağım. mazallah, ileride "aleyhime delil" olarak kullanılmasın.
neyse...
geçelim twitter'ı.
kemal kılıçdaroğlu yürüyen merdivenlerde "çıkartan merdiven"den aşağı inmeyi denemiş, başarmış.
yine... yorum yapmayacağım.
zaten sıkıldım.
hiç yazasım da yoktu... gidiyorum ben.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder