26 Aralık 2010 Pazar

alo, neden?

hep bi' neden arıyorsunuz. emre aydın dinlerken, nietzsche okurken, yağmur yağarken, seks yaparken, sigara içerken, yürürken.
gerçekten gerek yok.
"aşk acısı çekiyorum" diye yırtınmak zorunda değilsiniz, çünkü aşık değilsiniz!
gayet yatağa uzanıp tavana bakarken de müzik dinleyebilirsiniz, düşünmeden yürüyebilirsiniz, sırf yemek üstüne iyi gidiyor diye sigara içebilirsiniz.
bunu bir bedene bağlamaya ihtiyacınız yokken, niye öyle davranıyorsunuz?
anlamıyorum.

14 Aralık 2010 Salı

sorun nerede?


kime benzetiyorum biliyor musunuz? galatasaray'a.
bu derece köklü, derin bir yapılanmada olağanüstü bir sorun var. halkla ilişkiler düşüşte, parti içi miras gibi görev dağılımını yapmaya kalkışıyor, ve parti genel başkan'ın yalnızca bir "tablo"dan ibaret olduğu son iki "facia"yla tescillendi...
koskoca halk partisi'nin genel başkanı mı muhtarlık işleriyle falan uğraşacak, allah aşkına.
yok mu bu adamın sekreteri, sağ kolu, bilmem bi' şeyi...
hadi, bu olayın üzerinden vakit geçti... bir insan "check" ettirmeden konuşma yapar mı?
yazılı metin hazır mı geliyor?
kaç kişiden geçmesi gerekiyor o kağıdın, kimse mi dikkat etmiyor?
"yolsuzluk yapılıyor, haci ali -bilmem ne- yolsuzluk yaptı ve buna göz yumuyorsunuz" diyor mecliste..
adam, 2006 yılında ak parti tarafından açılan dava ile yargılanmış, 6 yıl hapis cezası yemiş, şu anda da cezaevinde!
"yooook" diyor, "17 kişi yapmış bunu, hani nerde?"
hacı ali'yle birlikte, zaten 50 kişinin ismi savcılığa verilmiş, bırakın 17'yi!...
şimdi anladınız mı sorunu?
galatasaray'da da aynısı var...
köklü ve büyük bir klüp, taraftarı var, ama ortada ters giden birşeyler var.
ne olduğunu kimse söylemiyor, araştırmıyor, sanki idari yönetim, teknik yönetimi "bile bile" uçuruma sürüklüyor.
galatasaray'a üzülüyorum, rakibimiz de olsa büyüklerin şanından dostluğumuz da vardır.
chp'ye?
değil de, kılıçdaroğlu'na üzülüyorum.

12 Aralık 2010 Pazar

götümüz donuyor!

sevdiğim havaların geri gelmesiyle gezmek anlam kazanıyor. cafeye oturduğumuzda artık, sigara içmek dışında ısınmayı da arzuluyoruz.
"hem de" diyorum, dikkat edin "ama" demiyorum, "hem de" götümüz donuyor!

10 Aralık 2010 Cuma

http://fizy.com/#s/1agth4

ama anladım artık, bu saatte yatmak daha iyi.
ve PES 2011 serisinde ilk seriyi 50-46 önde kapatmanın hazzı ayrı Reşit Akbal
muck,
girdi mi? (yıktın seen beniii)

9 Aralık 2010 Perşembe

kirli su

huzur veren, mutlu yapan, la la la, demiyorum.
zevk almaktan bahsediyorum.
ve evet, sadece günah işlemekten zevk alıyoruz, çünkü sadece günah işlemekten zevk alıyorum.
işin sonundan bahsetmiyorum.
o andan bahsediyorum.
mastürbasyon sonrası pişmanlık, baş ağrısı, kusmak, masada milyarlar bırakmaktan bahsetmiyorum.
"and than" demiyorum yani, "now" diyorum "at the moment" diyorum.
hadi itiraf edin sizde.
ettiniz mi efendim?
müsadenizle

8 Aralık 2010 Çarşamba

garjinapalizm

wikileaks abiyi tutuklamışlar?
ayıp yahu...
bu arada "vikiliks" öyle mi yazılıyordu?
kafam az kıyak, sabahı görücem de yine.
ama size bi itirafta bulunuyorum: wikileaks hakkında bi' bok bilmiyorum. bir itiraf daha patlatıyorum: şu anda "senden daha güzel" çalmaya başladı, kulaklıkla falan, aklımda sadece anjelique'de sallanan dolgun memeler, sütun bacaklar, sarhoş hatunlar var efendim.
kız düşürmeyi başardık mı?
başaramadık.
ama denemedik de, biz oraya müzik falan, fotoğraflar, şeklimiz olsun diye gittik.
doğru mu?
yalan. dans etmekten haz etmem, alkol kullanmıyorum, gittiğim bi' yerde de çok nadir fotoğraf çekerim.
eee, kızlar dürüst ve başarılı erkeklerden hoşlanır.
yalan mı?
evet.
o değilde cüppelinin seks kasedi ortaya çıkıyormuş?
ben dedim, vallahi dedim.
taa, bu, cüppelinin "provakatörlük" yaftasında demişlerdi, "cüppeliye bir darbe gelirse yıkılır" diye...
"hah!" dedim, "onun da seks kasedi çıkar yakında", gülmek için dedim tabii, ama her şakada bir gerçek yatar kardeşim.
devlet bahçeli'nin iktidara gelmek için yaptığı hesabı duydunuz mu?
49 milyon seçmen, herkes 5 ilkokul, 5 ortaokul, 5 lise, 5 akraba, 4 sokaktan arkadaşını mhp'ye oy verdirse, mhp 19milyon oyla tek başına iktidar olur...
ona daum'un denizli vakasında kovulduğunda anlattığı şu hikayeyle cevap vermek istiyorum.
dinler o beni.
"hocam" diyor aziz buna, "denizli'nin tüm takım değeri 2 milyon tl... ben sana 80 milyon euro'luk takım veriyorum, yenemiyorsun!"
daum başkana bakmış, bakmış, bakmış..
demiş ki "başkanım, iyi diyorsun da. bu oyun kağıt üzerinde değil, sahada oynanıyor!"
anadın mı sen onu?
canımsın.
kib öptüm kiss bye.

1 Aralık 2010 Çarşamba

"sen garip adamsın. aşık olmuyorsun, ama damarı seviyorsun. aşık olmak istediğin için bunu başaramıyorsun. her tende, her güzellikte melonkoli arıyorsun. niye? saçma... hani kenan birkan diyor ya, "fakirlikten nefret ediyorsun" diye, sen de öylesin. öylesin, ama fakirliği koklamayı seviyorsun. ben anlamıyorum, kokusunu duymayı istediğin bir şeyi yemeye nasıl cesaretin olmuyor? kıçın rahat edemeyecek diye mi? çingenelere, varoşlara ve iç kente karşı olağanüstü bi merakın var, gözlemliyorsun, konuşuyorsun, ama koysalar seni, iki gün; fazla değil. dayanamazsın. şairler ve siyasetçilerin farkı nedir biliyor musun? biri yazar... ancak yazar... yaşadığını, yaşamak istediğini, yaşayamadığını yazar... siyasetçi, yada senin daha sık kullandığın haliyle "politikacı" yapar... o da konuşur, o da yazar, ama "yapma" kısmını o yapar. "just do it" işte oğlum! ama yook, sen anca oku, düşün, yaz, gez. yaşamıyorsun sen, ya-şa*mı-yor-sun. hayatın mastürbasyonunu yaşıyorsun, hayatla sevişemiyorsun. aynı şekilde istanbul'la da, müzikle de aynı ilişkin var. düşünme çocuk, düşünme, yaşa biraz!"