30 Kasım 2010 Salı

gecenin yalnızlığı

sadece yalnız kaldığında düşünebilir insan..
diye girsem bayaa sıkıcı bi' yazı olurdu, di mi?
yok, ben öyleyim.
gece, ki bu saate gece de demiyorum artık, tam böyle yatmadan önce bi' şeyler düşünesim geliyor, niye bilmiyorum.
hem aklımı gıdıklayan bi' söz vardı, onu da unuttum
yine böyle gecenin yalnızlığında yazmaktan falan bahsediyor bi yazar.
ezel'i izlediniz mi bugün?
İki Şehrin Hikayesi kitapıyla bi' bölümü bitirmiş adamlar, yuh diyorum yani.
çok yakın bi' kardeşimin dedesi vefat etti bugün, yarın cenaze namazını kılıcaz, başı sağolsun tekrardan.
"el clasico" vardı bir de tabii, allahım ben bu "catalonia is not spain" sevgimi nerelere haykırsam.
anlattım mı size ilk üniversite vizemi?
anayasa hukuku'ndan olduk... varya, tam 100 sayfa çalıştım!
sonra?
tam 400 kişi göt olduk!
neler neler var ya anlatmakla bitiremem...
khk'lar, tasarılar, teklifler, anayasal örfler, örfi anayasalar cezailer, devletler, rejimler...
ne sordu peki ferman demirkol?
"anayasa hukukunun önemini ve konusunu yazınız"
hönk?
nasıl yani...
bir soru mu!
evet anam, bir soru!
yerse...
adam gayet şeklini falan koydu yani, sınıfa geldi, "şaşırdınız mı" dedi, "öyle işte hukuk okumak, herkesin kitap alacak parası olmayabilir, para verip kitaptan çalışanla fakirin farkını ortadan kaldırıyorum" dedi...
kaldırdı mı?
kaldırdı abi.
ben de şimdi biraz gökyüzü biraz duman kokmak istiyorum,
iyi geceler.

23 Kasım 2010 Salı

yargısız infaz

adamın tipine bakıp tüm hayatını özetlemek.
kadının yürüyüşüne bakıp dün gece yaşananları anlatmak.
bebetun ağlamasına bakıp annenin şiddet fantezilerini taklit etmek.
sırf sinirden gülüyorum yalanını söylemek için iftara atmak
en acımasızını ve en komiğini yapmaktır yargısız infaz.
şuncağız yazıdan bu çocuğa ekşi sözlükçü yaftası yapıştırmaktır anlisen?
ayrıca evet, öyle bir geçer zaman ki'de paint it black'in çalınması çok hoştu.

22 Kasım 2010 Pazartesi

http://fizy.com/#s/1agxau
baba şunu bi dinleyin ya, rica ediyorum.
lan yoksa dışarı çıkıp ellerim cebimde boynum eğik ayağıma bakıp bi taşa tekme mi atsam "ben nasıl büyük adam olucam" diye.
ne istiyorum biliyo musunuz,
hiiiç büyümemek.
zaten hep büyümek istemeyen bi adamdım ben.
anaokulunda ilkokul başlasın istemedim, ortaokulda lise.
lise sonda üniversiteyi istedim, istedim tabii ama vallahi kıçıma pamuk taksalar onu da kabul edebilirdim yani.
sürekli ne yapıcamı bilmeyen bi adamda değildim ben hiç.
o an ne istediğimi sürekli biliyorum ve bunu çok seviyorum.
istemiyorum işte bunu rahatça yapmak.
yine dışarı çıkmam kaçamak olsun istiyorum,
bizimkiler dersanede bilsin beni, ama ben kahve'de playstation oyniyim istiyorum.
aaa, ne geldi aklımaa.
"ben yine hayta kalacağım" diye bi' şey yazmıştım bi hocama kızıp,
kime kızmıştım acaba?
ben nasıl büyük adam olucam mı?
ben nasıl yine eski teco kalıcam.
(:

21 Kasım 2010 Pazar

çarşaflarla gömecekler

çarşaflarla gömecekler,
zinayı ve secdeyi;
tek torun elinde fatihayla...
hem zaten
ilgilenmediği için göz önüne alıyor seni;
aldanmıyorsun değil mi,
aldanmıyorsun değil mi zarfsız mektuplarım;
dudakları için hayrı,
gözleri için vesileyi isteyen
pulsuz ve zarfsız mektuplarım?
rüyalara giren dostluğum
koynumda kokun ve dudaklarınla
aldatılmasamda aldanıyorum ben sana.
duyuyorum her dumanda,
gözlerim kapandığında sen de yoksun artık!
her sevişmemin sonunda
ya koynumdasın çırılçıplak,
ya aklımdasın çarşaflarınla,
öyleyse görmüyor musun
aslında
seni aldatmadığımı?
can verecek senin için dilekler,
verdikten sonra sen yoksan
yine çıplak bedenlerin aklındasın
çarşaflarınla...
öyleyse görmüyor musun
aslında
seni aldatmadığımı?
üç kuruşluk kadınlardan sonra,
onlar çıkıyor sevgilim;
duşsuz ve umursamaz çıkıyorlar,
aklımdan ve yuvamdan;
sen
yine aklımdasın çarşaflarınla...
öyleyse görmüyor musun
aslında
seni aldatmadığımı?
oysa sen tek bedeninle,
benimle değilken bile
nasıl da anlamıyorsun
beni aldattığını...
asır sonra ben sana bakarken bile
çarşaflarla gömecekler seni
mezarına ve beynime,
ama sen yine anlamayacakksın,
değil mi...
seni aldatmadığımı?
ve senin giderken bile
beni
nasıl aldattığını...

19 Kasım 2010 Cuma

texas hold'em

bugün şunu anladım, yada klişeleştirip diyorum ki, bugün şunu öğrendim: kumar kazanmak için oynanmaz!
özellikle kumar oynadığın oyun pokerse..
inanılmaz bir zevk, inanılmaz bir his veriyor...
"fold" çekip eli izlemek..
blöf atıp "all in" demek..
karşı tarafı kaçırmak için "raise" demeler, falan..
üstelik tüm bunları yaparken bir taraftan elinize, bir taraftan yere (ortaya açılan 5 karta deniyor) bir taraftan rakiplerinizin mimiklerine dikkat etmeniz gerekiyor..
pokerde kazanmak iyi elle, mesela full house yada kent'le kazanmak değil..
"şansınız bol olsun" der, geçersin o elde.. önemli olan korkmadan blöfünüzü yedirebilmek..
yada korkmadan karşıdakinin blöfünü görmek..
ve inanın bunu başardığınızda kazandığınız paraya sevinmiyorsunuz, bir oyundan kaldırabileceğiniz en yüksek rakam, 800 lira, zorlarsanız 1000lira oluyor.
bütün gece yaşadığınız bu zevke alt-orta bir kumar masasındaysanız bırakacağınız para 100tl falan...
hırslı olan 200'e kadar çıkar, o da en fazla.
şimdi izninizle, en görgüsüz halimle, patlamış mısır, ice tea ve tarık tekümit'e gidiyorum: CMYLMZ Soru & Cevap izlemeye.
evet görgüsüzüm, güle gülee

17 Kasım 2010 Çarşamba

kız aklı erkek aklı

"sevgilim, seni kıskandığımdan yada sana güvenmediğimden mi genel müdürünüze vurdum sanıyorsun?
hayır...
tek suçum, erkeklerin doğasını bilmek."
erkek aşık olursa; sahiplenir, köle olmaz, sevişmek değil emredebilmek ister...
kız aşık olursa; sahiplenildiğini bilir, emretmek değil sevişmek ister...
ama inanın bu "sevişme" kısmını çok ayıpsar tutum sergiliyor iki tarafta.
erkek seviyorsa sevişir, hoşlanıyorsa sevişir, takılıyorsa affetmez.
ama aşık erkeğin hali öyle olmuyor, (malesef diye mi bitirelim?)..
kıskanmayı abartmaksa yalnızca erkeğin doğasını fazlasıyla bilmekten kaynaklanıyor.
son cümle açtım bu başlığı aslında, araya shnitzel tabağına konan turunçgil parçacıkları ve domates kabuğu serptim.

hacı dede

dedemler bu sene hacca gitti efendim, allah kabul etsin..
bu bayramdan pek bi şey anlamış değilim haliyle..
sabah yine bayram namazı, ardından poğaça, çay, sigara, gazete.. tak!
sonrasında tıkandıkdık malesef.
zaten vizeler var yakında, onlara kasıyorum üzerinize afiyet.
afiyet demişken, benden çok daha sağlam bir iştaha ve ağız tadına sahip birinin olduğunu öğrendim bugün!
merhum ernest hemingway...
babamın 2 yıldır inatla tuvalette beslediği K Dergi'sinde okudum, gerçekten farklı bir kültüre, birikime, hayata sahip olduğunu...
4 eş birden eskittiğini, sırf bir derginin editörüne inat "sarhoş olmayacağım" diye iki kutu şampanya devirdiğini, kanvari lezzeti yakalamak için av yaptığı yerde pankek ve kayısı ile sofra kurdurduğunu...
siz de bilmiyordunuz sanırım, hm?
neyse efendim,
iyi bayramlar tekrardan...

14 Kasım 2010 Pazar

Viyadük

viyadük kelimesine bayılıyorum vesselam.. nedenini bilmiyorum, "lavaş" gibi çekici bi kelime işte..
neyse konumuza gelelim.
noluyor yahu büyük klüplere?
fenerbahçe 5., beşiktaş ortalarda, galatasaray 10., evet onuncu!
galatasaray'a bile üzülüyorum yemin ediyorum.
takımlarda bir "ruhsuzluk" var..
fenerbahçe'nin başına hilebazın, ahlaksızın teki var.. yardımcılığını yaptığı teknik adamın kuyusunu hiç utanmadan kazan bir adamı, sen tut, takımın başına getir.. olacak iş mi?
galatasaray'ın bir maçını bir kere olsun izleyin. bütün yerli futbolcular podyumda gibi yürüyor!
mücadele etmek yok.. kaybedilen topun arkasından ancak bakıyorlar..
örnek?
servet'in üst üste 2 hafta yaptığı top kayıpları..
örnek?
neill'ın umut'a kaptığı top için kıçını kıpırdatmaması..
neymiş, türk futbolunda çok şey değişiyormuş!
nah değişiyor...
büyük klüpler enseye tokat göte parmak maç izliyor.. hamle yapamıyor..
hamle yapan, "doğru" hamle yapamıyor..
beşiktaş çok istikrarsız transfler yapıyor..
real madrid'in on yıl kaptanlığını yapmış bir adamın başına, real madrid'den "korkak" olduğu için atılan bir zavallıyı getiriyor...
Q7 var, iyi de...
onu önden izleyen adam Nihat, arkasında İbrahim Üzülmez...
fenerbahçe'deki temel problem, bence, idari ve teknik yönetimden kaynaklanıyor...
aziz yıldırım'ın vakti doldu...
fenerbahçe bir adamın inadı yüzünden 3 senedir battıkça batıyor...
zico dönemini bir izleyin, inceleyin.
o takım bozulur mu?
virgül konmayacak cümleye üç nokta koyulur mu?
yeter artık!
silkelenin...