31 Ağustos 2010 Salı

liseye başlarken heyecanlı değildim biliyo musunuz. tedirgindim.
yepyeni insanlarla nasıl tanışıcaktım,
sınıf tam otuz kişiydi, tam otuz!
herkesin ismini nasıl aklımda tutucaktım?
nasıl bi karakter çizebilirdim çevreye?
ne biliyim, ben, işte, istemiyordum biraz. hep 14 kalmak ne güzel olurdu hem.
sonra fark ettim ki,
arkadaş edinmek "o derece" zor değildi
her neyse..
şimdi üniversiteye başlıyoruz ya..
ne heyecanlıyım ne tedirgin.
çünkü buraya "çevre edinmekten" yada "arkadaş bulmaktan" çok eğitim almaya gidiyorsun.
en güzeli de, bilinçli olarak gidiyorsun.
22 yaşında amcama yakışır bi avukat olmak için bu 4 sene..
sene içinde ingilizce kursa gidip yazın yurt dışında pekiştirmek için bu 4 sene.
yoksa,
absürd istenmez konuları görüp yazın test çözmek için değil..
en güzel kısmı bu işte olum!
hukuk dersi alıcam..
biyoloji değil.. geometri değil.. anayasa hukuku derslerine giricem..
30 fazla geliyordu ya,
şimdi..
400 kişilik amfide okuyacağım ya düşünsene.
özlemini çektiğim farklı kafalarla tartışmalara giriceksin hem
komünistiyle, faşistiyle, kemalistiyle, liberaliyle..
ak partilisi, halk partilisi..
teisti, ateisti, agnostiği..
hepsinden biraz tad almak -yine- güzel olucak diye düşünüyorum
hah..
nereye gittim bugün biliyo musunuz?
fem özele..
benim 2 senemden epey az öğretmen kalmış ama onlarla bile konuştum..
sunay ablaylaa 24 saatlik uykusuzluk ve oruçla bile olsa 2 saat konuştuk (oda klimalıydı)
yata yata hukuka girdin diyorlar, bakar mısınız..
yuh!
ne yatması?
Kral başımdayken neyin yatması?
ben yazın kastım, ben istanbul hukuk'u yazın kazandım.
fem özel, asfa, özel hoca birden 2 aylık yoğun tempo kazandırdı beni.
sene içinde?
eh, yattım biraz..
ama asıl kim şaşırmış biliyo musunuz?
çilehane..
hatimle teravih..
çıldırmış olmalısın!

18 Ağustos 2010 Çarşamba

naber ramo?

ramazan geldi. bu sene hiç kusura bakmasın, uykuya tutturicim kendisini. öyle de yapıyorum vallahi.
allah var 2-3 saat hatta bazen 4 saat aç kalıyorum..
geçen sene sabah 7.30 kalkıp dersaneden sonra bile uyumadığım için, bu sizi ilgilendirmez.
çünkü eşşeğin öhm.

1) can aksu, sakin ol şampiyon

güzel bir "evet" yazısı yazmış, öncelikle tebrik ediyorum.
ama tek bir çift cümlene değinmek istiyorum, o da
"Parti çıkarları için açılımı, gerçek demokrasiyi yavaşlatmaya çalışan adamlara inat 'evet'..

Şehitler üzerinden prim yapanlara inat 'evet'.."

ona buna "inat" olsun diye bişeylere evet yada hayır demek bize yakışmaz.
birilerine inat olsun diye karar vermek, muhalif olmak için muhalif olmak onlara yakışır.
bize, "anayasa değişikliğinde neye evet/hayır diyeceksin" sorusuna cevap aramak yakışır.
yoksa onlardanbir farkımız kalmaz..
dediğim gibi, deneme başarılı...
sadece o iki cümlen "ofsayt"a kaldı...








10 Ağustos 2010 Salı

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Küfür eden ahlaksız yazar

o benmişim.
çok küfür ediyormuşum, özür dilerim,
ama..
küfrettiğim için değil.
"özür dilerim ama" derken, hani..
"ay kusura bakma ama" der gibi yani..
anladınız mı?
amaan,
çok da şey.
çok da emre aydın yani.
bu arada osman can'ı buradan kınıyorum. gece körlüğümü kullanıp tavlada hile yaptı yavşak.
(bkz: yavşak dedi namussuz.)
üstelik ben kazandım.
üstelik susadım.
küfürsüz de deneme olmaz. (bkz: engin ardıç abimiz.)
hadi şimdi dağılın

8 Ağustos 2010 Pazar

bazı şarkılar var mayk, accayip yazasın geliyor.
aşık değilsen bile aşık oluyorsun o an.
yada "şak şak" bi yazı döktürüyorsun, "sidik" gibi bi şey ortaya çıkıyor.
bazı durumlar var mayk, accayip yazasın geliyor.
yalnızlıktan ve acıdan ölüyorsun 10 dakikalığına,
ama deli gibi yazıyorsun..
bazen kalem kağıt (siktir lan, klavye-fare) eline geçerken, sayfa açılırken falan o anı öldürüyorsun.
bi şans veriyo işte "peri" sana..
yakalarsan ne ala..
döktürüyorsun..
hem, facebook'a konulan siktiriboktan saçma aşk şiirleri gibi de olmuyor.
hem..
size bir sır vereyim mi?..
o derece aşık olan biri bunu facebook'a falan,
nah koyar!

6 Ağustos 2010 Cuma

baş örtüsü mü, kul hakkı mı?
peki baş örtüsüzlükten korkup, kul hakkını aklına getirmemek?
yada getirmek mi istememek.
üstelik bu derece müslümanken, sayılırken.
garip şey...
fors fors fors...
para para para...
5 vakit farz var da,
ya sünnet...
zekat vererek kurtulmaya çalışmak mı?
kurtulduğuna gerçekten inanmak mı?
garip şey...
tek sefer secde etmeden eleştirmek de garip,
o da işte...
garip hani...
bahsetmiştim ya,
dört duvar arasında cehaletin beslediği bir oda..
görüyorum şimdi o odanın içini..
badanasını ben yaptım çünkü o duvarın.
hem,
okumamış olmak..
garip şey...
ama,
zevkliydi vesselam.
ne diyelim adına?
yine mi...
şeytan?
dışı altınla kaplı içi boş bir kasa var sağ yanımda.. sol yanımda, dışı tahta olan içi dolu bir sandık..
hangisini isterdin?
baş örtüsü mü, kul hakkı mı?
adına şeytan dedik ya bu sefer
forsun ve paranın..
kıvranabilirsin ama acıdan, dikkat et.
bütün zevklerin,
yeni şeytanların.
var mısın altın kasaya yanaşma yerine,
tahta kasanla merdiven tırmanmaya?
yiyor mu?
altın kasa gibi lüks fayanslar olmasa da altında,
saygın olacak arkandan,
oturduğun masalarda..
var mısın?
serdarı verip raskolnikovu almaya,
alexi verip turgutu almaya filan.